top of page

AYNA


Hayatta yaşayabileceğiniz en büyük acının ne olduğunu düşündünüz mü hiç?

Evlat acısı mı? Bilmem? Hiç tatmadım, Allah göstermesin inşallah. Ancak yakınen tanık oldum. Zor... Çok zor.

En sevdiğini kaybetmek mi? İşte bu duyguyu iyi biliyorum. Çok kimse bilmez... Bilse de çok anlam veremez... Ancak ben hala Damla'nın gidişini atlatamadığımı fark ettim. Nasıl bir yıkım yaşadığımı fark ettiğim bir dönemdeyim.

Hepiniz uykunuzda kabus görmüşsünüzdür değil mi?

Bir anda uyanıp da, gördüğünüzün aslında bir kabus olduğunu hatırladığınız o muhteşem anı hayal edin şimdi... Nasıl bir rahatlama, nasıl bir huzur... Öyle değil mi?

Peki ya uyandığınızda, gördüğünüzün bir kabus değil de, gerçeğin ta kendisi olduğunu fark ettiniz mi hiç?

İşte o an hissettiğiniz acı anlatılmaz...

Acılar mukayese edilemez. Maksadım büyüklük ölçmek, daha uzağa işemek değil. Sadece kendim için "en ağır acı" nın tarifini yapıyorum.

(Ülkenin dertlerini, sorunlarını, insanların sıkıntılarını yazdım hep. Bu sefer kendimi yazıyorum işte. Bir tür dertleşme olarak kabul edin. Bunu ilk ve son kez yapıyorum. Söz.)

İşte uykudan uyandığınız ve kabusun aslında gerçeğin ta kendisi olduğunu anladığınız anda, bir gerçek daha vuruyor yüzünüze;

Herkes bir gün bir şekilde gidiyor hayatınızdan. Ya fiziksel olarak ya da manen gidiyor. Ölüyor, terk ediyor, küsüyor, darılıyor, arkasını dönüyor. Bir şekilde gidiyor işte.

Ve siz o kabusunuzla baş başa kaldığınızda, sevdiğiniz onca insanı kaybettiğinizde, gitmelerine sebep olduğunuz onca şeyi, korkularınızı, travmalarınızı, yanlış kararlarınızı, yetersizliklerinizi veya bunları yaşamanıza sebep olan "gerçekliğiniz" i düşündüğünüzde korkunç bir gerçekle baş başa kaldıığınızı fark ediyorsunuz.

Herkes gidebiliyor hayatınızdan.

Ancak siz kendinizden gidemiyorsunuz.

Bazen kaçtığınızı zannediyorsunuz, bazen düşünmemenin çözüm olduğunu. Lakin aynada gözlerinizin en derinine baktığınızda, kendinizden gidemediğinizi, asla gidemeyeceğinizi anlıyorsunuz.

Bunu fark ettiğiniz an bir uyanıştır. Yıllardır süre gelen derin bir uykudan uyanmış kadar yorgun, hiç tanımadığınız bir odada gözlerinizi açmış kadar endişeli oluyorsunuz.

İşte o andan itibaren önünüzde 2 seçenek oluyor.

Ya uyumaya devam edecek, kendinizden saklandığınızı, kaçtığınızı zannetmeye devam edeceksiniz -ta ki bir kere daha aynı kabusa uyanana kadar- ya da aslında olmak istediğiniz kişi olmak için, özünüzdeki gerçeği ortaya çıkartmak için mücadele etmeye karar vereceksiniz.

Bütün mesele ise, ikincisine karar verdiğinizde o gücü kendinizde bulacak mısınız yoksa bulamayacak mısınız?

"Korkarım bu hayatta bunu beceremedim, kim bilir, belki bir diğerinde..." diye düşünmeniz muhtemeldir. O an bunun bir endişe, bir yıkım ya da mutsuzluğunuzdan kaynaklanan bir histen çok durum tespiti olduğunu, gerçek olduğunu anlamanız da...

İşte bir insanın yaşayabileceği en büyük acı da budur.

Bununla nasıl baş edeceğiniz veya baş etmek isteyip istemediğinize karar vermek ise yaratacağınız yeni realitenin özüdür.

Yaşadığınız her şeyin, verdiğiniz veya vermediğiniz her kararın sebebi sizsiniz.

Herkesi kandırıp, herkesi aldatabiliyorsunuz.

Ta ki aynada gözlerinizin içine bakana dek....


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page