DOMUZ DEYİP GEÇME KARDEŞİM

14 yıldır yenilenen Türkiye'de, yepyeni, taptaze bir demokrasimiz var artık. Bugüne kadar ki demokrasilerden çok daha farklı olarak, bu demokraside insanlarımız ya çoğunluk gibi düşünmek ve davranmak zorunda ya da terörist, darbeci ve vatan haini muamelesi görmek durumunda.

Geçen hafta yapılan, hala neden yapıldığını anlamadığım "demokrasi" mitinginde Meclis'teki tüm partileri davet etti Cumhurbaşkanı. Böylece tüm dünyaya demokratik ve tam bağımsız Türkiye mesajı verildi. Güzel de, ben konuşmacıları saydım saydım, hep 1 eksik çıktı...

Demokrasi mitingi yapıyorsun, tüm millet elele, farklı düşünceleri bir yana bırakıyoruz, hep birlikte Yenikapı'dayız diyorsun, 6 milyon "vatandaş" ını dışlıyorsun. Nasıl iş bu?

Demokrasi mitingi yapıyorsun, Cübbeli denen yalancı, sahtekar, karaktersiz din tacirini baş köşede ağırlıyorsun. Kahraman Genelkurmay Başkanı da el sıkışıyor beyzade ile. Muhtemelen cennet garantili kefen siparişi vermiştir, kötü düşünmek istemiyorum.

Demokrasi mitingi yapıyorsun, bir sanatçı bunu "şov" olarak nitelendiriyor... Küfür etmiyor, hakaret etmiyor, kötü söz söylemiyor. Artık demokratiklikten aklımızı oynattığımız için sırf seninle aynı düşünmüyor diye kadının konserlerini iptal ediyorsun.

Çünkü yalancısın.

Bu kadar net.

Yalancısın işte. Defalarca yazdık, söyledik...

Bugün demokrasi şovu yapanların gerçek niyeti her adımlarında ortaya çıkıyor. Yüzümüze demokrasi diyorlar, arkamızdan baskı rejimi şovu yapıyorlar. Kalkıp demokrasi mitingi yapıyoruz diyorlar, mecliste parti ayrımcılığı yapıyorlar. Demokrasi mitingi yapıyorlar, cübbeli zibidilere alkış tutuyorlar. Demokrasi diyorlar, 14 yıl boyunca içini boşalttıkları tüm deyimler gibi "demokrasi" nin de içini boşaltıyorlar.

14 yıl boyunca bu adamlar ağzımıza sıçacaklar dedik, linç ettiler. Bu adamlar ağzımıza sıçtı, kandırıldık dediler, yahu nasıl kandırıldınız dedik, linç ediyorlar.

Höt diyoruz küfrediyorlar, hay hay diyoruz küfrediyorlar... Ama demokrasi diyoruz, demokrasi budur diyorlar. Türk tipi Başkanlık olmadı, Türk tipi demokrasiyi burnumuza sokuyorlar. Onların dediği gibi, onların dediği şekilde, onların dediği zaman olacak her şey. Onların demokrasisi bu.

Şarkıcı onların düşündüğü gibi düşünecek, tiyatrocu onların dediği gibi diyecek, gazeteci onların yazdığı gibi yazacak. Sonra meydanlara çıkıp demokrasi ve barış türküleri söyleyeceğiz. Karmaşa yok, çarpık ses yok, itiraz yok... Gül gibi geçinip gidelim istiyorlar aslında, başka amaçları yok.

Doğu'da 50 şehit versek de 3 haftada, her gece kornalarla demokrasi eğlencesi yapalım, köprüde şehit olanlara ağlayıp, doğuda şehit olanları takmayalım, milletçe el eleyiz diyip yüreği yanan anaları zerre umursamayalım. Sıla konuşsun, onu susturalım, Nihat Doğan konuşsun coşalım.

Yesinler sizin demokrasinizi be...

George Orwell'in "Hayvan Çiftliği" kitabı vardır. Bilenleriniz vardır. Kısaca anlatmak gerekirse; bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırırlar ve yönetimi ele geçirirler. Tek niyetleri herkesin eşit olduğu bir toplum yaratmaktır. Bu hayvanların en akıllıları ise domuzlardır ve kısa sürede insanlardan çok daha baskıcı bir diktatörlük ortaya çıkartırlar.

Aslında kitap o kadar enteresandır ki, şaşar kalırsınız.

Mesela, yönetimi ele geçiren Napolyon isimli domuz, hayvanları eğittiği için kin güttüğü Snowball isimli domuzu kovar. Çiftlikte en ufak bir sorun olduğunda suçu ortalıkta görünmeyen ve kovduğu Snowball'a atar, iyi bir şey olduğunda ise gururla bunun sebebinin kendisi olduğunu haykırır. Çatlak bir ses çıktığında ise polis köpekleri ile korku salar.

Domuzların kurduğu bu yeni yönetimin sloganı ise "bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir" dir.

Adam Türk tipi demokrasiyi ta 1940 ta yazmış, biz hala bık bık konuşuyoruz.

Bugün artık kabul etmemiz gerekir ki; bütün Türkler eşittir ama bazıları daha eşittir.

Demokrasimiz kutlu olsun kardeşim.