KIRMIZI! BEYAZ! MAVİ! SİYAH! EN BÜYÜK TÜRKİYE!
Az önce yaptığım kısa bir eleştiriden sonra gelen yorumlar üzerine, biraz daha açık ve detaylı bir Milli Takım eleştirisi yazayım dedim.
Sırasıyla gideceğim;
* Fatih Terim futbol tarihimizin gördüğü en başarılı teknik direktördür. Rakamlar bunu açıkça ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu anlamda kendisini ispata ihtiyacı yoktur. Ancak Terim iyi bir yönetici ya da lider değildir. Çünkü tek adam olanlar, kendisinden sonra gelecek birini yetiştirmeyenler asla lider olamazlar. Aydın Örs mesela. Öyle bir nesil yetiştirdi ki, bugün Ergin Ataman, Oktay Mahmudi ve Ufuk Sarıca hem de Avrupa'da, hem Türkiye'de şampiyonlukla kazanan elit koçlar oldular. Jupp Derwall mesela. Bırakın Türkiye'yi, dünyanın en büyük teknik direktörlerindendi. Burnu büyüklük ya da egoistlik yapmadı. Onun yetiştirdiği Mustafa Denizli'nin başarıları ortadadır. Sepp Piontek. Gelmiş geçmiş en büyüklerdendir. O da "tek adamlık" rüyasına kapılmamış ve Fatih Terim'i yetiştirmiştir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ama Türk insanının bireyselliği, her şeyi ben bilirim, en iyi bilirim iddiası, tek adamlık sevdası, hastalığı Fatih Terim'i de yiyip bitiriyor. Bir düşünün bakalım, kimi yetiştiriyor Fatih Terim? Kimleri oturtuyor yanında? Anca gol sevincinde tokatlayacağı adamları. Büyük bir teknik direktör olması, iyi de bir yönetici olabileceği anlamına gelmez. Gittiler, kıçlarından element uydurdular, kafadan bir pozisyon yarattılar ve adamı Türkiye Futbol Direktörü yaptılar. Ekibi kim? ne iş yaparlar? Bilinmiyor. Varsa yoksa Fatih Terim. Dolayısıyla da, geldiği pozisyon itibariyla, karakteri sebebiyle ve aldığı riskin doğası olarak en büyük eleştiriyi alacak olan da kendisidir.
* Hiç birimiz Türkiye'nin İspanya'yı dağıtmasını beklemiyoruz. Ancak hepimiz Türkiye'nin en azından koşan, karakter ortaya koyan, mücadele eden bir takım olmasını bekliyoruz. Buna hakkımız var. Futbolcuların aldıkları paralar, yaşam tarzları bizi ilgilendirmez, ilgilendirmemeli. Hangimiz onların yerinde olsak, muhtemelen o paraları kazanınca aynılarını yaparız. Gel gelelim, ortaya bir karakter koymadıkları takdirde, sahada ruh gibi dolaştıkları takdirde, eleştirilmeye de açık olacaklar. İki kere iki dört. Bu kadar basit.
* Dünya Basketbol Şampiyonası'nda, milli takım finale kaldığında şampiyon olmuş gibi sevinmiş, Hidayet Türkoğlu ve dadaşları daha önlerinde final maçı olmasına rağmen tv ekranında prim tezahüratı yapmışlardı. Çünkü o finale çıkmak yeterliydi. Tıpkı İzlanda maçı ve mucizevi bir Avrupa Şampiyonası katılımının ardından sanki şampiyon olunmuş gibi sevinilmesi, kafalarda bu başarının yeterli görülmesi yine tipik Türk insanı rahatsızlıklarındandır. Bu yüzden de 1 adım öteye gidemiyoruz.
* Türk'ün Türk'ten başka düşmana ihtiyacı yoktur, her zaman söylüyorum. Arda Turan Türk futbol tarihine geçmiş bir futbolcudur daha şimdiden. Bugün dünya futbol tarihinin belki de en güçlü kadrosunda kendisine yer bulan bir futbolcudur. Unutulmasın ki Barcelona tarihin en pahalı 3. transferidir ve Barcelona 6 ay oynatamayacağını bildiği halde bu adamı kadrosuna katmıştır. Ancak biz onu sıvazlayıp parlatacağımıza, sevgilisine takıyoruz, oynadığı reklam filmine takıyoruz, arabasına takılıyoruz. Arda Türkiye'nin markasıdır. Ancak bir diğer gerçek de, Arda eleştirilmez değildir. Sahada yürürse, eleştirilir. Hem de ağır eleştirilir. Ronaldo real Madrid tarihindeki tüm rekorları alt süt etti. Maç başına gol ortalaması 1'in üzerinde. Bugün 1 maç kötü oynasın, itin götüne sokuyorlar adamı. Arda da buna alışacak, bununla yaşayacak. Ancak eleştirilmesi gereken noktası sahadaki performansıdır, reklamdaki performansı değil. İkincisini yaparsanız sadece kompleksinizi ve kıskançlığınızı kusuyorsunuz demektir.
* Milli takım forması Kırmızı - Beyaz'dır kardeşim. Kıçınızdan renk uydurmayın. orospu bohçası gibi formalarla çıkartıp adamı iyice ayar etmeyin! Turkcell reklam yapıyor, "kırımızınla beyazınla" diyor, o sırada kırmızı siyah bir forma gözüküyor tribünlerde. Beyaz, mavi, siyah ve kırmızı ne ya? Kim karar verdi buna? Hangi akıllla?
Kısacası, şu anda neresinden tutsanız elinizde kalan bir Milli Takım var. Beklentilerimiz yüksek olduğu için değil. Çünkü hiç bir anlamda gerçekçi ve rasyonel bir millet değiliz biz. Sanki 4 dünya kupamız, 3 Avrupa Şampiyonluğumuz varmış gibi havalara girip her turnuvanın gizli favorisi ilan ediyoruz kendimizi. Yenilince de osuruğumuz düğümleniyor. Hayır, gelişeceğiz, daha iyi olacağız. Lakin önce götümüzün deliğini bileceğiz, tek adamlığa oynamayacağız, eleştiri gelince atarlanmayacağız, artistlik yapmayacağız ve o milli takıma Allah rızası için kırmızı beyaz forma giydireceğiz birader!
Aksi takdirde sorarlar adama;
What can I do sometimes? Look at the tabela be hocam!