top of page

24.Ocak


24.Ocak... Ne tarih ama...

Önce Uğur Mumcu... Sonra Gaffar Okkan ve İsmail Cem...

Bu ülke bu tarihte en kıymetlilerini kaybetti. Bugün çok şükür, hepsi kalbimizde yaşıyor bir şekilde.

Ve tam da bugün bir başka değerini sonsuzluğa uğurluyor Türkiye. Mustafa Koç şu anda ebedi istirahatgahına yolculanıyor. Hemen dedesinin yanına yatıracaklar onu... Babası "oğlum sıra bendeydi" diyecek belki içinden. Dedesi şöyle bir bakıp, "hoşgeldin evlat" diye karşılayacak inşallah...

Ancak ben çok başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Pek çoklarının aksine, ben hayatta hiç br şeyin tesadüf olmadığına inanırım. Bu yüzden de 24.Ocak'ın bu ülkeye vermeye çalıştığı mesajın üzerinde durmak istedim;

Milletçe önce yerip sonra başüstünde taşımaya bayılırız. Zamanında yerin dibine soktuklarımızı ve hatta astıklarımızı bir başka zaman başımızın üzerine çıkartmamız çok sık görülür. Tam tersi, bir zaman yere göğe sığdıramadıklarımızı bugün itin götüne sokmakta sakınca görmeyiz. Bir standardımız, bir hayat görüşümüz, bir bakış açımız yok çünkü. Günü yaşarız. Günü kurtarırız. O gün kim işimizi görüyorsa paşamızdır, başka gün anca maşamızdır.

Arap kültürüne yakınlaşmaya başlamamızla kendini gösteren bir davranış biçimidir bu ne yazık ki. Bunun bilincinde olan, bunu çok önceden gören Mustafa Kemal'in yüzünü Batı'ya dönüşü de bu yüzdendir. Tarihimiz boyunca bize en büyük kazıkları atan Arapların görgüsüzlüğünü, ahlaksızlığını, ikiyüzlülüğünü, pisliğini, riyakarlığını, sahteliğini benimsedikçe gerçek Türklükten uzaklaştığımızı, bir zamanlar dünyaya medeniyeti öğreten bir ırkın hızlı bir şekilde medeniyeten kopuşunu gören Mustafa Kemal Atatürk gerek inkilaplarıyla, gerek sözleriyle bunun önüne geçmek istemiş, Türkiye'yi hak ettiği medeniyetler seviyesine ulaştırmak için çabalamış.

Takunyalıların, badem bıyıklıların O'na deli gibi saldırmasının yegane sebebi de budur! Çünkü onlar varlıklarını yalnızca cahil bir toplumda sürdürebileceklerinin farkındalar.

Ve Mustafa Koç...

29.Ekim gibi anlamlı bir tarihte doğan bu genç adam, Türkiye'nin medeni yüzünü, ilmi ve kültürel yüzünü, cesur yüzünü temsil eden bu 3 kıymetli insanın vefat ettiği gün toprağa veriliyor...

Cenazesine bir bakın lütfen;

Zarif, gösterişten ve şaşadan uzak, basit ve tevekkül içerisinde herkes. Türkiye'nin getirilmek istenen değil, olması gereken yerini gösteriyor. Bu genç adamın arkasından söylenenler, duyulan sevgi ve herkesin sanki sözbirliği etmişçesine "çok mütevazi biriydi" deyişi, bunca zenginliğe, bunca varlığa rağmen segilenen tablo Türkiye'nin artık yüzünü dönmesi gereken yönü temsil ediyor bence...

Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan bu zihniyet için hayatlarını feda ettiler. İsmail Cem bu zihniyetin, bu zerafetin bir temsilcisiyken hasta olup hayatını kaybetti. Kadının hiç olmadığı kadar ezildiği bir Türkiye'de "kadınsız toplum yarınsız toplumdur" diyen Mustafa Koç ise Türkiye'nin bu 3 kıymetlisinin vefat ettiği gün çıktığı yolculukla bir mesaj veriyor millete.

Tabutuna serilen sancak ise, bir milletin geçmişine olan saygısının, Allah'ına olan bağlılığının, yüzünü medeniyete dönmesine bir engel teşkil edemeyeceğini haykırıyor adeta.

Ne yazıyor o sancakta peki?

Lâ ilâhe İllallâhu el-Melikü'l-hakku'l-mubîn Muhammedun resûlullâh sadiku'l-va'di'l-emîn.

"Hak ve gerçek olan kainatın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. güvenilir ve sözünde sadık Muhammed, onun elçisidir."

Allah'a emanetsin Mustafa Koç artık. Mumcu, Okkan ve Cem gibi... Ve her biriniz, bu milletin gerçek sevdalılarının kalbinin en müstesna köşesinde yerinizi aldınız, eminim.

Umarım bu millet, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, sizler tarafından kendisine verilen mesajı bir gün alacaktır...

Yolunuz ışık olsun.


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page