Korku
Seçimlerden bu yana, ben dahil pek çok insan seçimlerin analizini yaptı. Bu analizler de genelde zeka, ahlak ve vatan sevgisi üzerinden yapıldı. Dolayısıyla farklı seçim yapanlar ya gerizekalı, ya ahlaksız ve şerefsiz ya da vatan haini yaftası yedi. Böylece cem i cümlemiz neden AKP'nin %49 oy aldığını çözmüş oldu.
Artık huzur içerisinde hayatımıza devam edebilirdik. Hem hepimize oh olsundu, layıktık.
Cumartesi günü, henüz yeni tanıştığım ve şimdiden benim için kıymetli insanlar arasında yer almaya namzet bir ağabeyim ile birlikte Bilgi Üniversitesi'nde bir konferansa katıldık. Konferans'ta Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Emre ERDOĞAN seçimlerle ilgili fikirlerini paylaştı. Bu fikirlerin temelini ise halkın 1.Kasım'da yaptığı tercihte, seçimi tetikleyen olgunun "Korku" duygusu olduğu oluşturuyordu.
Korku; "bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir his" diye geçiyor Vikipedi'de.
Burada kalkıp korkunun derin derin analizini yapacak bilgi birikimim yok. Bunu zamanında Freud yeterince yapmış zaten. Ancak son 5 ayda fikir değiştiren 5 milyon seçmen için son derece aklıma yatan, mantıklı bir açıklama bu. Elbette her şeyi sadece "korku" ya bağlamak yanlış olur.
Ama düşünün bir; tüm çocukluğumuz boyunca bize din öğretilirken bile "Allah korkusu" ndan bahsedildi hep. Allah seni çarpar, Allah baba seni cehennemde yakar, Allah baba kızar... Kaç kişi Allah sevgisi ile büyütülmüştür?
"Baban eve gelince söyleyeyim de kırsın o bacaklarını" diye anamız korkuttu, "ödevini yapmazsan müdüre yollarım" diye öğretmenimiz korkuttu, "hele bir o kızın yanında göreyim seni" diye abisi korkuttu, "hele bir zayıf göreyim karnede, unut tatili falan" diye babamız, "oğlum, bu sınavda kopya verdin verdin, yoksa gider hocaya söylerim kopyaları nereye sakladığını" diye arkadaşımız korkuttu...
Adam bu ülkenin Cumhurbaşkanı.. Öncesinde de Başbakandı. Elbet o da çocuk oldu. O da bu kültürde yetişti. Kim bilir onu nelerle korkuttular ki, Gezzi olaylarında yatıştırıcı, birleştirici olacağına "evindeki yüzde 50'yi sokağa çıkarmak" ile korkuttu insanları. Bombalar patladı, "vereydiniz 400 ü, böyle olmazdı" diyerek korkuttu. Demokrasi demokrasi diye ortalıkta gezinen bir iktidar, "bizi seçmezseniz, istikrar bozulur" diyerek korkuttu.
IŞİD ve PKK da istikrardan yanaydı heralde ki, çok şükür, AKP tek başına iktidar oldu, susuverdiler.
Korku, asırlardır bu coğrafyada değil sadece, tüm dünyada insanları yönetmenin vazgeçilmez unsuru olmuş. Tanrı ile, Tanrı'nın gazabı ile, cehennem ateşi ile, ölüm ile korkutulan insanlar, hep güçlünün yanında olmuş. O güçlü ise kudretini çoğunlukla "korku" ya borçlu olduğu için, gün gelip bir başka biri daha çok korkuttuğu an, halk o "başka biri" nin yanında olmuş... Ne zamanki içlerinden biri ortaya çıkıp "kral çıplak" diye bağırmış, başı en çok ezilen de o olmuş...
Düşünün bir,
Avrupa'da, Amerika'da insanların medeni medeni yaşamasının sebebi bizden daha fazla insan olmaları mıdır yoksa hükümetlerin koydukları ve uyguladıkları yasalarla o insanları korkutmaları mıdır?
Boşuna yırtmayın, boşuna paralamayın kendinizi. Yapılan bu seçimin sebebi bellidir. Son derece de doğaldır. Emre Hoca aynı konuşmasında "kendi çıkarlarını maksimize etmek için yaşar insan" dedi. İnsanoğlunun çıkarlarını en çok tehdit eden unsur ise "korku" dur. Doğan Cüceloğlu'na göre "korku kültürü"; güçlünün güçsüzü ezdiği, kullandığı dünya anlayışıdır.
Yahu birader, bu ülkenin İstiklal (!) Marşı bile "KORKMA" diye başlıyor!
Korkmayan adama "korkma" der misin? Aklına gelir mi hiç?
Dolayısıyla "Oğlum, akıllı olun, mal olmayın, uyanık olun" falan dedik ama asıl söylememiz gerekeni unuttuk;
"Korkma"!
Çünkü Mahatma GANDHI'nin de dediği gibi;
"Korku işe yarayabilir ama korkaklık hiç bir işe yaramaz."