top of page

Özgürlük, Gerçekler ve Ulusal Güvenlik


Resmi bir masal yaratılıyor ve basın bunu körüklüyor. Resmi masalların pırıltısı gözleri yanıltıyor ve düşünceleri karıştırıyor. Hitler şöyle demişti; Yalan ne kadar büyükse, inanan o kadar çok olur. Kendilerini barışa adamış insanlar, kendilerini savaşa adamış insanlar için tehdit oluşturdular. Ve hep delirmiş yalnız adamlarca öldürüldüler. Cinayeti, bir yalnızın anlamsız hareketi görünümüne sokarak suçu üzerlerinden attılar. Bu ülkede hepimiz birer Hamlet olduk. Babaları ve liderleri katleden çocuklarız.

Anayasamız neden yapıldı? Hayatlarımızın değeri nedir? Kaç tane politik cinayet kalp krizi, intihar, kanser, uyuşturucu koması yalanı altında gizlendi? Ne oldukları ortaya çıkana kadar kaç tane uçak ve otomobil kazası meydana gelecek? İhanet asla başarılı olamaz diye yazmış bir ingiliz şair. Sebebi nedir? Çünkü başarılı olursa kimse buna ihanet demez.

Halk kanıtlar istedi. Yukarıdan gelen cevaplar daima “ulusal güvenlik” oldu. Başkanımızı bizden mahrum eden ne tür bir ulusal güvenlik olabilir? Hangi ulusal güvenlik, yönetim gücünün halktan alınmasına izin verir ve görünmeyen bir hükümetin hükmünü geçerli kılar? Bu tür bir ulusal güvenlik böyle koktuğunda, böyle göründüğünde, böyle hissedildiğinde tek bir adı olabilir; FAŞİZM!

Senaryo oldukça tanıdık, öyle deği mi? Yukarıdaki sözleri “JFK, Kapanmayan Dosya” filminde, savcı JIM GARRISON‘u canlandıran Kevin Costner’ın yapmış olduğu 15 dakikalık son konuşmadan aldım. Bu film 179 dakika süren bir “derin devlet ve komplo” şahaseridir. İzlemediyseniz mutlaka izlemenizi öneririm.

Hükümet özellikle durdurulan MİT tırları konusunda uzun zamandır ulusal güvenlik gerekçesine sığınıyor. Sadece bu değil, daha pek çok konuda aynı bahane ortaya sürülebiliyor. Bu süreçte de faili meçhuller, cinayetler, yolsuzluklar havada uçuşuyor. Yetmezmiş gibi bir de “basın özgürlüğü” tanımına kafalarınca sınırlar getiriliyor.

Yukarıda bahsetmiş olduğum filmde de göreceğiniz gibi, bu konular sadece bizim değil, derin devlet yapılanması olan her ülke için bir karın ağrısı. Ancak bu ülkelerin pek çoğu ile aramızdaki fark, onlarda kamunun veya basının yeri geldiğinde olayların üzerine gidebilmesi, hükümetlerden hesap sorabilmesi ve hatta hükümetleri istifaya zorlayabilmesidir. Bizimki gibi ataerkil toplumlarda ise hükümetlerin geleneksel dokunulmazlıkları vardır.

Basın özgürlüğü yalan haber ile sınırlıdır bence. Bir gazeteci yalan haber yapıyorsa, yaptığı haberdeki iddialarını ispatlayamıyorsa veya iftira atıyorsa, bunları “basın özgürlüğü” kalkanı arkasına gizlenerek aklayamaz. Ancak yapılan haber göz ardı edilemez ve gerçek delillerle ispatlanıyorsa, halkı bilgilendiriyorsa ve her şekilde işlenen bir suçu ortaya çıkartıyorsa “ulusal güvenlik”ten bahsedilemez. Çünkü hükümetlerin suç işlemesi, suçu “ulusal güvenlik” zırhı ile koruması kabul edilemez.

Demokrasi sadece 4 senede bir oy kullanıp, o oylar neticesinde iktidarı eline geçirenlerin ülkeyi kafasına göre yönetmesi değildir. Halkın haber alma özgürlüğünü, hükmetlerin halka karşı sorumlu olmasını ve hepsinden önemlisi halkın halk için yönetilmesi esasını içerisinde barındırır ideal demokrasi. Bunun dışındaki her sistem çakma demokrasidir ve suistimale açıktır.

Üçok, Mumcu, Kışlalı ve diğerleri… Bu coğrafya tarihi boyunca faili meçhul katliamları besledi topraklarında. CHP, Demokrat Parti, SHP, ANAP, DYP, MHP veya AKP fark etmez. Hepsi bir şekilde ulusal güvenlik, devlet sırrı veya başka bir bahanenin arkasına sığındı. Zaman değişiyor ve “bilgi” artık eskisi kadar ulaşılmaz değil.

JFK dosyasında gizli belgeler 2029 yılına kadar mühürlenmiş durumda. Ancak Amerikan Yasaları gereği 2029 yılında halk bu belgelere erişim hakkına sahip olacak. 1963 yılında, 22 Kasım günü işlenen bu cinayetin önündeki sır perdesi cinayetten tam 66 yıl sonra kalkabilecek belkide. Oysa bizim böyle bir şansımız hiç olmayacak. Ülkeyi yönetecek olanlara 4 senede bir oy atıp gerisine karışmadığımız sürece de ardından kahrolacağımız, ağıtlar yakacağımız daha çok ölümler, çok yok oluşlar izleyeceğiz.

JFK filmi şu cümle ile sona erer;

“Hala gerçekleri arayan genç ruhlara ithaf edilmiştir…”

Gerçekler peşinde koşan genç ruhlar, adı, ideolojisi, geçmişi ne olursa olsun, hapsedildiği ve biz buna göz yumduğumuz sürece şikayet etme hakkımız olmayacak.

Gerçekleri isteyin sizi yönetenlerden.

Sizi ne kadar korkuturlarsa korkutsunlar, sizi ne kadar sindirmeye çalışırlarsa çalışsınlar, sizi ne kadar ezmeye çalışırlarsa çalışsınlar, gerçekleri isteyin.

“Özgürlük” ve “gerçekler” her türlü “ulusal güvenlik” zırhını delecek kadar güçlü bir silahtır.

Kullanın.


Tanıtılan Yazılar
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page